Sunday, October 16, 2011

Occupy Wall Street 1


“Arap Baharı, Güney Avrupa’daki borç krizi ve şu anda ABD’de yaşananlar Amerikan İmparatorluğu’nun yıkılma sürecinin başlangıcı gibi. İmparatorluklar düşüşe geçtiğinde bu her zaman tehlikelidir ama aynı zamanda bu büyük bir toplumsal fırsattır. Batı Avrupa’da yaşananlara bakın. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından imparatorluklarını kaybettiler ama bu, refah devletinin, evrensel sağlık sisteminin ve parasız eğitimin doğmasına yol açtı. Sanırım şu anda ABD’nin imparatorluğunu kaybetmeye başlaması ile sonunda evrensel sağlık sistemine geçiyor olmasının aynı zamana denk gelmesi bir tesadüf değil...”

Bu sözler ‘jenerasyonunun en iyi antropoloğu’ olarak nitelendirilen anarşist Dr. David Graeber’a ait. ABD’de bir ayını dolduran ‘Occupy Wall Street (OWS)-Wall Street’i İşgal Et’ eylemlerinin startını Kanada merkezli Adbusters dergisi verse de sistemli bir hal kazanmasında en büyük katkı sahiplerinden biri Graeber. 2005 yılında Yale Üniversitesi’nden politik olduğu iddia edilen gerekçelerle uzaklaştırılan ve ardından London School of Economics’e antropoloji dersleri vermek üzere davet edilen Graeber, ‘Borç: İlk 5 Bin Yıl’ adlı kitabında Lidyalıların parayı bulmasından çok daha önce ‘borç’ kavramının insan yaşamında var olduğunu ortaya koydu ve dünyayı bugünkü borç krizine sürükleyen süreci ele aldı.

Graeber, LSE’den bir yıl izin aldığı 2011’de hayatının en önemli görevlerinden birini, üstelik gönüllü olarak üstlendi: OWS eylemlerini organize etmek. Graeber, Yunanistan’ın başkenti Atina’da eylemler sırasında tanıştığı anarşist bir arkadaşı ile birlikte fikir birliğine dayanan ‘gerçek demokrasi’ hedefiyle 2 Ağustos’ta kolları sıvadı. Eylemlerin ilk başladığı gün olan 17 Eylül’e kadar geçen 6 haftalık süreçte hummalı bir çalışmaya giren Graeber ve arkadaşları Wall Street’in hemen yanında bu protestolarını sergilmeye karar verdiler. Ancak bir sorun vardı: Bunu kimin adına yapacaklardı? Graeber, süreci şöyle anlattı: “Aklıma Amerika’da son 20 yıldaki ekonomik kazanımların nüfusun yüzde 1’ine gittiği yönünde okuduklarım geldi. O nedenle, ‘Neden kendimize yüzde 99 diyelim’ dedim.”

Graeber ile hem OWS hareketi ve Arap Baharı’nın üzerlerindeki etkisi hem de Amerikan halkının 2007’den bu yana tepesinde Demokles’in kılıcı gibi sallanan ekonomik krize neden bu kadar uzun süre sonra tepki verdiğini konuştuk. Şimdi sözü Graeber’e bırakma zamanı:


Kriz uzun zamandır var ama Amerikalılar sabırlıdır. Hemen sokağa çıkmadılar ve yönetime doğru olanı yapma şansı verdiler. Eylemciler orta sınıf ailelere mensup. Gençler yapmaları gereken her şeyi yaptı ve şimdi her birinin 80 bin dolarlık borcu var. Ayrıce ne bir gelecek ne de iş sahibi olabildiler. Sistem gençleri yüzüstü bıraktı. Çünkü para, iş yaratma ya da yetenekli gençlerin iş bulacağı bir ekonomik düzen kurmak yerine Wall Street’e, yani hükümetin desteği ile yaratılan bu yağmacı finansal yapıya akıyordu.
Politik sistemde de durum bu. Amerikan gençleri ‘değişim’i temsil ettiklerine inanarak Barack Obama ve Demokrat adaylara oy verdi. Sonunda ellerine Wall Street’i kurtarıp başka kimseye yardımı dokunmayan, giderek sağa yaklaşık klasik muhafazakârlar gibi davranan bir rejim geçti.

Bir değişim gerçekleştirmek kahramanca çaba gerektiriyor. Neden? Çünkü Demokratları da Cumhuriyetçileri de zenginler elinde tutuyor. Bunu seçimle değiştirmek zor. Dolayısıyla gençler “Sistem çürük ve artık onunla uyum içinde olmayacağız” dedi.

Bu insanları Arap Baharı ve Yunanistan ve İspanya’daki hareketler etkiledi. Organizasyon ve planlama sürecimizde de bu ülkelerden insanların desteğini aldık. Ve evet bizler de kendimizi aynı hareketin parçası olarak görüyoruz. Politikacılar göstericilerin oylarını almak için onlara sempatiyle yaklaşıyor ama sessizce polisin gösterilere müdahale etmesini destekliyorlar. Ama bu kez ‘Wall Street’e karşı yüzde 99’ dedik. Bu karşı çıkılması zor bir durum.

Global Justice Movement’tan (Küresel Adalet Hareketi) yasal haklar, protesto sırasında yapılacaklara dair politik baskı altında şiddetten kaçınma, birbirini koruyacak küçük gruplar oluşturma, özgür tartışma ortamı gibi konularda eğitim desteği istedik. Biz bir demokrasi yaratmak istedik, sadece üzerine konuşmak değil. Bir yer gerekliydi. New York’ta kamuya ait bir parkta bile olsa 12’den fazla kişinin polisten izinsiz toplanması yasak. Zuccotti Park’ı seçtik çünkü kamuya açık alan olması gerekiyor ama o da yüzde 1’in içinden birilerinin. Dolayısıyla parkı ele geçirmek sembolik bir geri alıştı.

Radikal'den N. Aslı Tekinay'ın haberi. (16.10.2011)
(Fotoğraflar bianet.org'dan Güney Cüceloğlu'a ait.) 

No comments: